Cemal Enginyurt Böyle Bir Adamdır

Yıl 1999 Ağustos ayı idi. Seçimler yeni sonuçlanmış 57. koalisyon hükümeti yeni kurulmuştu.

Koalisyonun bakanlık paylaşımında Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı MHP’de kalmıştı. Ben de o dönem de müsteşar yardımcısı olarak görev yapıyordum.

Hükumet güven oyu aldıktan sonra, sayın bakandan müsaade isteyerek, Başbakanlık yüksek denetleme kurulundaki görevime geri dönmek istemiştim.

MHP yıllar sonra ilk defa hükümet ortağı olmuş, çok sayıda görev bekleyen ülkücü bürokrat bulunuyordu. Birde sayın bakan kendi ekibi ile çalışmalıdır diye düşünüyordum.

Sayın bakan üniversite hocalığından gelmiş, ferasetli bir devlet adamıydı. Görevde kaldığım süre içinde hiç sıkıntı yaşamadım.

Bürokrasi de haberler çabuk yayılır ve duyulur. Benim ayrılma isteğim de duyulmuştu. Bir gün akşam saatlerinde sayın Cemal Enginyurt, beş ilçe başkanı ile birlikte bakanlığa gelmişler. Bana da uğradılar.

Sayın vekilim, hayırdır baskın mı var dedim. Evet abi baskın var dedi. Hayırdır dedim, duyduğum kadarıyla ayrılmak istiyormuşsun dedi. Evet dedim gerekçemi anlatıyordu ki, özel telefondan sayın bakan aradı. Sayın Cemal Enginyurt geldi dedi, bana uğradıklarından haberi yoktu.

Ben sayın vekil ve başkanları odamda bırakıp, müsaade alıp, sayın bakana gittim. Bakan bey telefonla görüşebilirdik, neden geldin dedi. Efendim Cemal bey ve ilçe başkanları odamdalar, rahat konuşamam diye geldim dedim. Buraları kırdı döktü. Necdet Topçuoğlu görevden alınamaz dedi. Yahu biz almıyoruz, o kendisi ayrılmak istiyor dedim. Hayır o da isteyemez dedi ve çıktı dedi. Siz akrabamısınız diye sordu. Hayır sayın bakanım, sadece Orduluyuz. Ben üzüldüm, lütfen yanlış anlamayın benim talep ettiğim gibi anlaşılırsa inanın çok üzülürüm dedim. Hayır dedi sayın bakan, bilgin olsun diye söylüyorum dedi. tekrar odama çıktım. Sayın Enginyurt ve başkanlarla sohbete devam ettik. Bak abi dedi, buralara kolay gelinmiyor, ben hazır makamda bir müsteşar bulmuşum, niye kaybedeyim abi dedi. Senden sonra kim bilir kimi getirecekler diye ekledi.

Sayın vekilim, görev bekleyen çok sayıda arkadaş var, bir de benim siyasetle bir bağlantım yok dedim. Olmasın zaten abi dedi, o iş bizim işimiz, sen bürokratlığını yap dedi. Ondan sonra yaklaşık 5 ay görevde kalmaya devam ettim. Bu süre içinde sadece bir talebi oldu. Abi bir tayin işimiz var dedi. Olmaz dedim, abi bunu yapmamız lazım bir çözüm bul dedi. Bende o müdürü ancak terfi ettirerek oradan alırız dedim. Tamam dedi. O ülkücü yakın dostumu terfi ettirerek oradan aldık.

Başka bir talebi olmadı. Sonra ben bakan beyin izini ile üzerimde bulunan kadroyu boşalttım. Dönüp arkama bile bakmadım. Kararnameli geldim, kararnamesiz gittim. Devletimi mahkemeye vermedim. Halen o insanlarla şahsi dostluklarım devam ediyor. Hepsi bu yazdıklarımı okuyacaklar, görüşlerini yorumlarda isterlerse zaten yazarlar.

Sayın Cemal Enginyurt, söz konusu Ordu ve Ordulu olunca, siyaseti bir tarafa bırakacak kadar olgundur. Bağırır çağırır ama Devlete saygılıdır. Bağımsız olsa gerçek siyaseti o zaman yapar. Parti mensubu olması onu engelliyor, gerçek tavrını gösteremiyor.

Benim tanıdığım, Cemal Enginyurt, bu günkü şartlarda desteği hak ediyor. Hataları da olabilir, onları kendisi de zaman zaman ifade ediyor, bu gün hata arama zamanı değildir.

Biz siyasi taraf olmaktan önce, Ordulu olmayı becerebilmeliyiz. Siyaset araçtır, amaç değil. Sayın vekil ne dedi, Atatürk dedi, fındık dedi, demeyecekmiydi ? İşte bu duygu ve düşüncelerle sayın Enginyurt ve ekibini gönülden destekliyorum.

Ayrıca sayın Mustafa Adıgüzel’de fındık konusunda mücadele veriyor. Takdirle karşılıyorum, bir mağduriyet yaşarsa aynı desteği ona da vermeliyiz. Ordu’lu olmak ortak paydamızdır, Ordu’lu olmak kendi evlatlarına sahip olmakla başlar.

 

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu