Ordu Olay Gazetesinde Köşe Yazısı

Gazeteci Vala Nurettin’in kaleminden Ordu Mektupları adlı yazı Ordu Olay Gazetesinde araştırmacı yazar H.Naim Güney tarafından derlenerek yayınlanıyor. Burada bir haftadır yayınlanan yazılarda Ünye’den bahsediyor.

Benimde dikkatimi çekti ve sizlerle paylaşmak istedim; Vala Nurettin Ünye’nin 1936 yıllarını kalemine almış ilk Ünye’ye gelişlerini ve Ünye’nin küçük İstanbul oluşunu anlatıyor. Ünye’ye gelişinin üçüncü haftasını kaleme şöyle almış “Anadolu’ya birlikte göçtüğümüz yedi şahsiyetten biri maruf bir ailenin beş dil bilen kızıdır. Ünye’ye gelişimizin üçüncü haftasında intibalarını sordum ki; Anadolu’yu ilk defa olarak görüyorum, Şimdiye kadar Memleketimizde İstanbul’dan başka yalnız Ankara ve civarını gezmiştim. Avrupa’nın ve Amerika’nın birçok meşhur yerlerini dolaştım. Karadeniz sahillerinde gördüğüm kasaba ve köyler hakkında düşüncelerim şöyledir. Avrupa da meşhur fakat ayrı ayrı yerde iki güzellik vardır. Biri Tirol dağları, öteki de İsviçre’nin Leman gölü… Ünye, bu iki güzelliğin bir araya getirilmişidir. Havası fevkalade, suyu da harikulâde! Eminim ki burada istediğimiz gibi her şeyi yapacağız.

Samsun’a ve diğer civar kasabalara Ünye’nin suyu tenekelerle nakloluyor. O şehirlerden buralara tebdili hava için geliyorlar. Kasabanın ana yolu da iptidai şekilde yapılmış olmasına rağmen muntazamdır. Şehir temizdir. Binaları haricen şatafatlı görünmekle beraber, maalesef, malzeme bütün Türkiye evleri gibi fena, her ahşap aksamı yaş tahtayla yapıldığından zemin döşemeleri çarpık, pencere çerçeveleri aralıktır. Camlara macun sürmek âdeti de olmadığından rüzgâr ekser binalarda bir taraftan girip diğer taraftan çıkıyor. Bereket versin ki hava söylediğim gibi nefis!

Hülasa, ben şahsen, hiçbir esaslı inhisara uğramış değilim Yalnız “ufak şeyler” gözümü yıldırıyor: Tahtakurusu ve sivrisinek gibi! Birincisinin eşyamıza sirayet etmemesi için duvarlara ve kapılara bol bol badana ve yağ sürerek mücadele ediyoruz. Fakat ikincisi daha mühimdir. Çünkü kasabamızda sıtmaya yakınanlar olduğu gibi, civarda da durgun sulu havalide sıtmalı göller mevcut. Meselâ, kasabanın Fatsa istikametinde İki üç kilometre ötede bir Cevizdere var ki, burada, pirinç ziraatı yapılacakmış. Esasen bu köyde sıtma o dereceyi bulmuş ki gezinirken rastladığınız birçok yerlinin ne bet kalmış. ne beniz.. İhtimal Ünye’nin içindeki hastalıklılar da, halka – musap olmuşlar. Bizim evimizi yapacağımız sahilde sıtma bulunur mu? diye öte berikine danışmak istiyoruz. Herkes bir şey söylüyor. Bütün fikirler birbirini cerh ediyor. Kat’i bir şey öğrenmeye imkân yoktur. O yer Cevizdere’den geçtikten sonra iki metrelik mesafede… Fatsa’da da aynı olduğuna göre, çoluğu çocuğu tehlikeli bir yere yerleştirmekten “Burası uzun müddet için benim mekânım olacak” demekten insan korkuyor… Lakin diğer bir fikir insanın bu korkusuyla mücadele etmekte:  — A efendim, bir münevver zümrenin Anadolu’ya yerleşmesi demek, Nis sahillerine yerleşmesi demek değildir ki… Biraz da mevcudiyet göstermek lâzım. Vali Bekir Baran bu sene, bütün köylüleri yol seferberliğine davet ediyor. El birliğiyle muazzam bir şose yapacağız. Elbette ondan sonra, bir sıtma mücadelesine başlamak sırası gelecek. Bunda bizim grubun da karınca kaderince maddi manevi hizmeti olur… Mücadele etmek, fakat yakalanmamak… Bunları telif edebilecek miyiz? Esasen, kurutulması lâzım gelen muazzam bataklıklar filân yoktur. Pek seyrek, pek küçük ve bahusus bayır üzerinde, dere deniz kenarında su birikintileri vardır. Birçok köylülerle görüştüm, Onlar da sıtmadan yaka silkiyorlar. Vali ve kaymakamın rehberliğiyle, hep birlikte çalışırlarsa, salgının önüne bir iki mevsimde geçilir. Biz kendi hesabımıza köylü gibi elimizde kazma bu umumi sıhhat seferberliğin de çalışacağımızı ilân ettik. Hulâsa, Anadolu’ya geldiğimize hiç pişman değiliz. Hissiyatımızın günden güne nikbinliğe doğru inkişaf edeceğine de kanaatim vardır. Çünkü şimdi kış, en fena mevsim.. Buranın baharı, bir tiyatro perdesi gibi açılacaktır. “Tanıyamayacaksınız!-diyorlar. Zaten şimdiden de, ağaçlı dağlarıyla iki adımda bir şarıl şarıl akan sularıyla, baştanbaşa kumlu plâj olan sığ sahilleriyle, asırlık çınarlarıyla, Ünye cennet gibi Karadeniz sahillerinin incilerindendir. Burada kolonimizi çoğaltıp kuracağımızı umuyorum. (Va Nu)

 

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu