Yalnızlaşıyoruz…
Azalıyoruz…
Sevdiklerimizden uzaklaşıyoruz…
Sadece gelecek kaygısına odaklanmışız
Varlıktan yokluğa doğru yol aldığımızı unutuyoruz…
Hayallerimizi başka baharlara bıraktık!
Neşeyi, sevinci olacaklara…
Geçmişten bir türlü geçemediğimiz için;
Kâh öfke kâh azapta yaşamaya çalışıyoruz…
Oysa misafiriz bu âlemde!
Hey yolcu o zaman bu telaş niye?
En son ne zaman baktın çiçeğe, denize, gökyüzüne…
Ne zaman aynaya bakıp varlığını onurlandırdın
En son ne zaman sarıldın sevdiklerine…
Ne zaman geçmişi geleceği bırakıp şuanın tadına vardın?
En son ne zaman güldün, içten neşeyle…
Gündeminde ne var?
Para, iş, ödeme, ihale…
Ölünce yok olacak işler için azar azar tükeniyoruz…
Kendi sonumuzu kendimiz hazırlıyoruz!
Oysa bu kadar hırsa gerek var mıydı?
En iyisine, en lüksüne, en güzeline…
Diye diye yolun sonu yaklaşıyor!
Bırakalım olduğu kadar olsun,
Biraz eksik biraz gedik olsun,
Ne olur hiç olmasın!
Sürekli kanıyoruz, kandırılıyoruz;
Doymak bilmeyen nefsin oyununa kapılıyoruz!
Yarına çıkma garantisi olmayan bir cana sahipken
Yaşanması gereken zamanı ıskalıyoruz…
Neden bu kadar mutsuzuz?
Sahip olduklarımızı unutuyoruz,
Manevi zenginliğimizi görmüyoruz
Artık oyundan çıkıp âlemi seyretmeli
İyisiyle kötüsüyle olanı kabul etmeli,
Nefesimize, varlığımıza şükretmeli
Yalnızca sevip, saymalı, her cana saygı duymalı
Bugün varsak yarına yok olacağımızı unutmadan
Her an yaşama âşık olmalıyız…
O halde senin gidişin nereye Ey İnsan?