Yüzyılın Depremi

Yazıya nereden başlayacağımı bir türlü karar veremedim. Çünkü ne yazılabilir ki, en son aklımda kalan depremin üzerinden bir hafta geçmiş hala daha mucizeler görüyoruz. Allah’ım sen nelere kadirsin, hepimiz şöyle bir düşünelim dünyanın ne kadar boş bir yer olduğunu, yaşamanın da ne kadar güzel olduğunu.

Deprem on ili değil sanki Güneydoğu Anadolu bölgesini yerle bir etti. Türkiye’nin 7 bölgesi var bir bölge depremle yerle bir oldu sanki. Bu deprem sadece o bölgeyi değil tüm Türkiye’yi sarstı. Deprem sonrasında Türkiye seferber oldu,  herkes yardıma koştu, alan çok geniş olduğu için bazı bölgelere ulaşmak zor oldu diyeceğim ama öyle olmadı, bölgeye ulaşan ekipler ilk gördüğü yerde işe koyuldu. Gün ağardıkça işin boyutlarının tahmin edilenden daha büyük olduğu anlaşıldı, çalışmalar devam ettiği sırada yeniden bir deprem olması herkesin yüreğini ağzına getirdi. Asrın felaketi olarak görülen bu afet tüm Dünya’yı kendine getirir mi bilmem ama gördüğüm şu ki bize düşman dediklerimiz bile yardıma koştular, afet denince her şey bir kenara bırakıldı ve bir can daha nasıl kurtarabiliriz diye çalışmalara ortak oldular. Az önce de belirttiğim gibi bu felaket öyle sıradan değil hangi alana yardıma koşacağımızı ilk anlarda afalladık ama çabuk toparladık ve mucizeler üst üste gelmeye başladı.

Türkiye yaraları hızlı sarmak ve kurtarma operasyonuna topyekün dahil oldu. Herkes elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı. Bu kadar işler hızlı ve iyi giderken kendini bilmezler de iş başına geçmişti. Sosyal medyada bir anda gündem bu yağmacılar ile çoğalmaya başladı, tabi ardından orman kanunları devreye girdi, önce bunları niye bu kadar hırpalıyorsunuz kolluk kuvvetlerine verin diye  geçti içimden daha sonra dedim ki, bunları gören içinden bende gidip alsam ne olur diye düşünen olur daha da bunların önünü alamayız düşüncesi hasıl oldu ve teslim olana kadar orman kanunları uygulansın dedim. Millet neyle uğraşırken bunların yaptığını gördükçe bize ne olmuş biz neden bu hale geldik demeye başladım.

Bölgemizden giden yardımları hem sağ salim ulaştırmak ve orada organize bir şekilde dağıtımı gerçekleştirmek için belediye başkanlarımız afet bölgelerine giderek kendi bölgelerinde görev yapıyormuş gibi vatandaşlara hizmet ettiğini görmek beni çok mutlu etti. Çünkü giden yardımı devletin göstermiş olduğu yere bırakıp geri de gelebilirlerdi ancak orada insan gücüne ve koordinasyona da ihtiyaç var olduğunu hep birlikte gördük. Tüm çalışanlarımıza Allah güç kuvvet versin, orada o hengamede insan ne uyku düşünüyor nede başka bir şey.

Bir de en önemlisi lütfen yardımların üzerine etiket yapıştırmaya gerek yok, dinimiz bile bize neyi emretmiş bir elin verdiğini diğer el görmesin demiş, görüyoruz kamyonlar çıkıyor partiler devreye girip pankart asmaya çalışılıyor ve minik sürtüşmeler meydana geliyor, bunlar bize hiç yakışmayan hareketler.

Tabi bu arada da hayat devam ediyor, bu yıl düşünülen seçim ya bir yıl sonraki yerel seçimlerle bir yapılır, veya Kasım 2023 tarihinde yapılır tahminim var, bunu da önümüzde ki günlerde görmüş olacağız.

Ayrıca seçim için hazine yardımı alan partiler aldıkları yardımın yarısını deprem için bağışlarlar ise çok isabetli bir karar olur. Bu arada meclis başkanı Şentop Milletvekillerine bir aylık maaşlarını bağış yapması için çağrıda bulundu. Bu çağrıya tüm vekillerin uyacağına inanıyorum.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu